10 Ağustos 2012 Cuma

senede bir gün


Gün doğmadan uyandı Kaktüs. Heyecanlıydı. ‘Ne olacaksa olsun artık’ dedi kendi kendine. 
16 gündür usul usul uzatıp, Orkide’nin tam kucağına yerleştirdiği, eril organı andıran tomurcuğunun açma vakti gelmişti. Top gövdesinden uzanan onbeş santimlik çiçek borusu ve borunun ucunda ağrıyan tomurcuğuyla doğal bir bereket tanrısını andırdığından habersiz, kendini baştan aşağı süzdü.
İçten içe huzursuzdu bu tomurcuk, çiçek olaylarından. Kaba mizacı, bozuk ağzıyla tezat bu narin haller pek ona göre değildi. Genelde mahcup olur ama ilgisiz görünmeye çalışarak, çiçekli geçirdiği bu bir günü olabildiğince sıradanmış gibi yansıtırdı etrafına. Ama bu defa… 
Ah bu Orkide, ne hallere sokmuştu pencere önü çiçekleri arasında adı Küfürcü Kaktüs’e çıkmış adamı.
Tomurcuğun konumunu kontrol etti. Güneşle birlikte, Orkide’nin etli yapraklarının tam ortasında açacaktı, aynen planladığı gibi.
Orkide, kalın, parlak, pürüzsüz yaprakları, incecik boynu üzerindeki altı beyaz çiçeğiyle sabah ışığında tüm zarafetiyle uyuyordu. Hayretle ilk geldiğinde ondan nefret ettiğini hatırladı Kaktüs. Şimdi bakmaya doyamadığı bu görüntüyle ilk karşılaştığında, nasıl da kibirli, çıt kırıldım ve şımarık bulmuştu onu. 
‘Olsun’ dedi kendi kendine,
‘Hepsi yakışıyor haspaya’
Kaktüs’ün homurdandığını duyan Orkide uyandı. Parlak yapraklarını gererek ‘ooohh’ dedi incecik sesiyle, ‘Kime küfrediyorsun yine Kaktüs?’
Uzanan yaprakları Kaktüs’ün tomurcuğuna değdi.
‘Ayy, bu ne ayol’  
Kaktüs cevap vermeye fırsat bulamadan, sarsak bir serçe yavrusu yalpalayarak alçalıp, tomurcuğun sapına tünemeye yeltendi. Tek günlük canı taşıyan sap, yavrunun ağırlığına dayanamadı ve kopup orkidenin kucağına boylu boyunca uzandı.
‘Hay amına koyayım’ dedi Kaktüs.
Güneş yükselirken, henüz kopmuş tomurcuk yavaş yavaş açıldı.  
‘Kırmızı’ dedi Orkide.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder